8 Aralık 2022 Perşembe

BAĞLI YANGIN


Ben de yandım sizler gibi,

Ufak bir çöl kahyasının gözlerine bakakaldım.
Devrildim sel oldu devinimli cümlelerim,
Hileli sözler öylece, kazıdım kanayan gözlerine, sana baktım.
Eğildim, felaketim oldu bin atlı kahyanın orduları,
Üzerime serildi nefessiz kalan yargıların. Her gecenin sabahında ışık hatırlarım.
Kuytu köşelerin arasında kendime uzanan bir yol buldum.
Upuzun sersemliği, üzerimden sıyırmış bir yol.
Beşeriyetten uzak, kendimle göz göze verdiğim şehvetli karanlıkları sıyırdım.
Binbir geçidin ardından bir ben kaldım;
Bir de cereyan eden anılarım.
Baharı seyretmiş yaşlı bulutların içinden kendimi çektim kopardım,
Matem yeri edinilmiş kahkahaları bünyemden söküp, bir anda fırlattım.
Zihinleri ezkar eden her fikire açıldı benim kapılarım.
Gelincikleri koynuma aldığım, hastalıklı bedenlerde can bulduğum korkularım.
Gül suratlarınıza bakakaldım, hareket halindekileri
de bir hayli unuttum, uçtu gitti karanlıklarım.
Esirgemedim hiçbir geceden görme sefaları.
Bana serpilen her bir damlacığı kendime sakladım, büyüttüm ve yanında yola koyuldum.
"Sarsılmaz bütünlüğün içinden nasıl da söktüm ipliği, kurtuluşa erdiğim sabahların feryadı. Ne de çıkmazdı zihnimden benim anılarım."
Cümlelerime ters düşmenin şaşkınlığıyla geriye doğru gidiyorlar,
Son sözlerimi söylüyorlar.
Ancak kurtuluşun ipalatları seni kendinden sıyırır sanacaksın, kanma bu hain fikre.
İşte tam da bu vakit,
Kendini kendine sunacaksın ki,
O adını taşıdığın bağlar içinde filizlenip kendi bağını yaratacaksın.
Çiçeklerin ve yalansız bahçelerin olduğu bağlar bunlardır.
Güzel kokuların fink attığı ve adını taşıdığın bir bağ misal.
Süzüleceksin kendi ellerinde ki, kendini yükseklerde taşıyacaksın.
Sonsuz birliktelikte olmak adına, adının hatrı sayılsın.

5 Haziran 2021 Cumartesi

MASAL SOLUĞU


Adının mevsimler doğurduğu bir bahara gebeyiz. 

Hayatsız kaldığım herkesten gizlice, 

Öylesine bir tende,  

Senin ruhunu, baharını kendine bağladı.


Cildin çürümüş bu şehrin havası,

Gönüllerimizi birbirine bağladı.


Dünyanın acıları tıkandıkça bir bedende,

Senin sesinle seslendirir meyveleri,

En güzel mevsimlerin içinde.


Islanmış aynalarda şaşırtırdı beni, 

Kendi yüzüm.

Sana dokunmadan önce.

Uzun uzadıya uykularım kaçardı benden, 

Uykusuzluğumla,

Bir temasa geçmeden önce.


Senin külden parmakların vardır.

Bana dokundukça sirayet edilir, 

Açılır girdaplar.

Yüzlerimizin açılan birbirine karanlık duvarlarını öpersin, 

Benimle birlikte.

Ellerime seni eklerim,

Seninle dolmadan önce.

Nasıl ki gömleğinde seninle gezinen bir ben vardır,

Ben gömleğinden önceyimdir,

Sana gerekliliğimle birlikte.

Beyinlerimizde dolaşan kanla dolu hüsranı,

Bir anatomi bilgisiyle dağıttık.

Ay, biz neredeysek orada bizi bulacaktır.

Gizliden gizliye örgütlenerek beynimde,

Bir saltanat yeşerten sen,

kendini seninle dizginleyen ben.

Heyecanlar seni seyreder her yükselişlerinde,

Umutlar sizinle büyürken bir gelişmelerinde,

Bellidir ki senin gülüşlerin,

Tüm bu durumlara,

Tüm bu yakarışlara, 

Haykırışlara ve ömrüme gebedir.

Belli ki sen, 

Heyecanlara bedelsindir.

Simanla beni diyardan diyara,

Uçurmadan önce.

Bir masala yaraşan şenliğiyle...

14 Ocak 2021 Perşembe

Terakki’den


Sirayetimizle uçuyoruz, diyarların en haklısına.

Üstümüzde bir Korkmaz bulutu, alev alev yanıyor.

Gençliğimin en dolu silahını sıkarcasına,

Göğsümüzden atlıların yüksekliği yükseliyor.

Ben Şevket Galatalı, görüşme ham askeri.

Karakol Cemiyeti'nde en şanlı neferliğimi buldum!

Ben Ömer Naci, atlıların bin şanlısı,

Yok ediyor pek garip hayalimizi zanlısı!

Boynumuzda ilmek ilmek örülür,

Vatan Yahut Silistre!

Haklı kavganın yolcusudur,

Bayrak bekleyen mücahitçi belge!

Yazgımız bizim kederdir,

Öğedir, hüzündür bizce.

Boynumuzda bir urgan, 

Bedende bir kefen,

Diyardan diyara yol almak, bizim hükmümüzde !

Ben İbrahim Temo, kuva-yi teyyarede asker.

Pak alnım, bayrakma binlerce kez değer.

Bazen kalpaklı yiğitler,

Bazen “Terakkililer”

O Jön Türkler ki bizden, 

Büyüyen kavgayla büyüyorlar!

2 Ekim 2020 Cuma

SEVDA DİBİNİN ÇİÇEKLERİ


Seni her gördüğümde, ırgalanmış gökyüzüne koşuyor kalbim

Yokuş yolcusu yolların şahlanışını izleyenler sizinle beraber.

Senli sevdaların sonunu kalbim,

Boyut kazanan hevesleri birlikte gidiyor.

Göğün binbir katın çekip alıyorum bu gönül kuşatmasını,

Senden kalan maviliği yüceltiyorum,

Yine sana yüceliyor gönlümün imkansız hücreleri.

Binbirleri hapsediyorum süslü sevda bültenini,

Sessizliğin rehavetini de aldığım çekipgöğden,

Her şey göğümden göğsüme akarken,

İşlenirken ilmek ilmek bu sevda Bülteni,

Binbir kurşuna hazırız göğüm ve biz.

Gönlünün en derininde bir nehirle beraber akıp giden işte biziz.

Seninle birlikte yücelmekteyiz.

Gönlünden bana öpecek bir yerde kaldıysa,

Binbir çiçek teslim ediyorum ben de sana.

Güzelliklerin derinliklerinde uzak diyarlara ulaşan ellerinin tazeliğine,

Bahar çiçeklerini seninle bırakıyorum,

seninle ve

Senin sevginle.

13 Haziran 2020 Cumartesi

HAZİRAN GÜNLÜKLERİ


Artık bir çocuğun yüreğindeki eğriliktir benim sevdam, şakaklarına vurur ve orada buluşur ilmek ilmek.
Ben de okumuş bulundum Malta Yahudisinin kızdırılmış alevini, işte böyle tutuştu  
uçurumlu sevdam'
Ve artık benim de insanlarda bir mahzendir yüreğim, yıllanmış şaraba karşı.
Ve yuva yuvası kıstırılmış bir kuştur senin yüzün.
Yirmi pencereye dönük çiçek tazesi gözlerle.
Metamorforsis göçüğünde akıyordur gönül yaran hiç bitmeden tazeliğiyle.
Emzirir bir güz oyununu yazgısı ak mı ak mor tabancalı ağzın inceliğiyle.
Bir koruyucudur senin fikrin bana ve binlerce beyin fikrine.
Denizinin geçiş yolunu bulur parkalı sevdam seninle.
Rastlantılar üzerine tutuşur tütsümüz yüreğimin ufak yumurtalarında, yeşilliklerinde.
Taşırım yüreğini kucakladığımız bir kuş tüyü gibi hafiftir, ince ellerimde.
Denizin açıklanması ve paslanıp toz yutması şimdi senden yana, sorumlu.

28 Nisan 2020 Salı

SAKSILARDAN MÜREKKEPLİ HECELERE

Ne kadar farklı ve bir o kadar mental uçurum köşelerinde hergele çiçeklerini birlikte yetiştiriyoruz.
Ne kadar bağımsız ve bir o kadar asi dünyaya kumdan kaleler dikip gölgesinden bile korkmuşsunuz. 
Sağ kalmayan gönlümüzün uçurumlarına birer saksı yasız dayanak olsunlar diye'
Hür bir vatanın evlatları gibi çiçekleri nasıl biriktiriyorsunuz sizinle. Sessizliğe, ve bir o kadar sevgisizliğe.
Çözülmüş bir gönül bağının hüznüyle dayanak olmaya çalışan huysuz kalplerin sahibiyiz biz,
Ölüm ve acılara çatmış gitmiş yüreğimiz.
Ve biz seninle,
Dikensizlerin susuz misafir gibiyiz.
Benim gövdem asırlar boyu sevme kaynağıyken yüreğine,
Benim her asrım cevapsız sorulara mühürlenmiş.
Ulaşamadan eşyalara takılan kalıp, huysuz saksılara boyun eğmiş.
Bir yaprağı örteceğim hayatın sorulu raflarına,
Sana, bana ve tozlu raflara.
Bu sorulardan anlayan nemli bir yaprak.
Hiçbir yasal sonuç bırakmamışsa cevaplarıma sorularıma,
Sözlerini asi veren saksıları omuz anlayışını seyredelim, tozlu raflarda. 



29 Mart 2020 Pazar

KESME İŞARETLERİ


Kanatları yara sevgi almış uçurtmalarını,
Sevgiyle onaran süvariler büyütüyorum içimde,
İçimizde.
Dört nala koşanlar yüklenecek omuzlarına sevda bağlarını,
Ya dağlarını hissizlikle koparacaklar.
Dünyadan, yeşil vadilerin yeşertmiş olduğu çoğulluğundan sıyrılıp geliyorum sana.
Sana ve ülkeme dair tüm yeşillikleri büyütüyorum zannımca.
Uçsuz bucaksız tepelerin onarılması gereken boyunlarında,
Bir darağacının oluşturduğu hissizlik çukurunda.
Tepelerin gönlünü bitirmeya adım atan sevdasal kısıtlamalarda,
Şen ve şakrak çocukları büyüttük bizim umarsızca.
Umursamaz çırpınışların geçmiş geçmiş anılarında,
Anıları sıyırıp çiçeklere sakladık saksıların koynuna.
Gün ağarıp devletler çökmeye başlaca da,
Sistem tüketimi olan hayatlar sürüdük parmaklarımızda.
Parmaklarımızdan dizelere süzülen mürekkepler gelince,
Seni, sana ve bana yazdık kahrolmamış sevdalara.
Ve bir ton ayrılığa.
Ayrılık dediysem kendinden kopanlara,
Ve birçoğunu koparırcasına.
Gönlünün uçurumlarını sardunyalara kapatma,
Bana da yer bulsun bir köşe ayrıcalığıyla.